Kıbrıs, Akdeniz’in kuzeydoğusunda, 9283 km² yüzölçümüne sahip bir adadır. Ada kuzeyde Türkiye, doğuda Suriye, güneyde ise Mısır ile komşudur. Asya, Avrupa ve Afrika’yı birbirine bağlayan bir geçit görevi gördüğü için, yüzyıllar boyunca birçok güçlü ve zengin uygarlıkların hakim olmak istedikleri bir yer olmuştur. Ada’da güçlü değişiklikler sağlayan söz konusu uygarlıkların aktif olduğu dönemlerden bazıları; Bizans dönemi (330-1191), Lüzinyan Dönemi (1192-1489), Venedik Dönemi (1489-1571), Osmanlı Dönemi (1571-1878) ve İngiliz dönemi (1878-1960)’dir [Alasya, 1988, s. 5]. Farklı kültürlerden gelen nüfuslara ev sahipliği yapan Kıbrıs’ta, mimari alandan sosyo-kültürel yapıya birbirinden farklı etkiler görülmektedir.
Yapılan arkeolojik kazı çalışmalarından anlaşıldığı üzere, konut kavramı günümüze gelene kadar birçok aşamadan geçmiştir. İnsanoğlu kendisi ile çevresinin hakimiyetinin varlığını fark etmeden önce, konut kavramı, ilkelce bir arada yaşamalarını içeriyordu. Doğan Kuban’a göre ise bu “Toplu barınaktı”.
İnsan yaradılışı gereği, ihtiyaçlarını karşılamak, dış dünyaya karşı kendisini korumak ve hayatını devam ettirebilmek için kapalı alanlara gereksinim duymaktadır. Böylece doğada bulunan oluşumlardan kendilerine barınabilecekleri mekanlar yaratmışlar ve zamanla yaşadıkları bu alanları geliştirmişlerdir.
Ağaç kovukları ve doğal mağaralarda hayat bulmaya çalışan insanoğlu, nüfuslarının artması ile yaşadıkları alanlara sığamamışlar ve artık çevrelerinde yiyecek bulmak da sorun haline gelince, başka bölgelere göç etmeye başlamışlardır.
Böyle başlayan arayışlarla, insanoğlu konfor düzeyini artırmak için kendi imkanlarınca birçok yapılar tasarlamışlardır. Konut, güvenilir bir hayat arayan insanın kendisini kötü hava koşullarından, vahşi hayvanlardan, kimi zaman diğer insan topluluklarından koruyabilmek için üzeri ve yanları kapalı/yarı kapalı olarak yarattıkları mekan gruplarına verilen isimdir.
İlk insanlar önceleri dal veya çalı ile derme çatma barınaklar oluşturmuş; zamanla taş, tuğla, ahşap, kerpiç gibi yerel malzemeleri kullanarak daha dayanıklı binalar yapmaya başlamışlardır. Nüfusun ve direk olarak yaşamsal ihtiyaçların da artmasıyla depo, mutfak, ikamet, tapınma odaları, avlu ve hatta dükkanlar bile yapılmaya başlanmıştı. Önceden beri toplu olarak yaşamayı tercih ettikleri için yaptıkları konutlar dar sokakları, sokaklarda küçük köyleri oluşturmuştur. Fransa’da “Terra Amata” (MÖ 400.000-300.000), Mezopotamya’da Hasuna evleri (MÖ 7500), Anadolu’da Çatalhöyük (MÖ 6500-5650) ve akdenizin üçüncü en büyük adası olan Kıbrıs’ta Neolitik çağla birlikte Khirikotia (MÖ 5800-3000) da ortaya çıkan ilk insan eliyle oluşturulan konut örnekleri mevcuttur [Roth, 2000, s. 202-203].
Khirokitia (Fletcher’s, 1996, s.32).
Konut tarihi içerisinde geleneksel Kıbrıs konutunun önemli bir yeri vardır. Tarih öncesinden başlayan bu süreç antik, ortaçağ ve yeni çağ gibi farklı dönemlerden geçerek şekillenmeye devam etmiştir…
Pervin Abohorlu Doğramacı
Dr. Mimar