Adayı en uzun süre yöneten uygarlık Bizanslılar’dır (330-1191). Son yıllarda yapılan çalışmalarda Bizans evlerine ait veriler bulunmuş olsa da, bu dönemde yaşam tarzına ait bilgiler yeterli değildir. Bunun nedeni, Bizanslıların hayatlarını yazı veya resimle betimleme isteklerinin olmamasından kaynaklanmaktadır [Habitat II, s. 411].
3. yüzyıl boyunca Lüzinyan kurallarına bağlı olarak, Kıbrıs adasının mimarisini etkileyen konut gelişimi gözlenmiştir (1192-1489). Lüzinyanlar adayı feodal sistemle (derebeylik) yönetmekteydiler. Sahip oldukları hakları açısından halk dışarıdan gelen Avrupalılar (asiller ve burjuva) ve kendi içinde üçe ayrılan yerli halk olmak üzere iki gruba ayrılmaktaydı. Yerli halk üst kademedeki kişilere hizmet etmekle yükümlüydü. Vergiler toplanıyor; kilise, saray, kale ve surlar inşa ediliyordu [Demi, 1997, s.30].
Lüzinyan dönemi boyunca iç avlulu evler, en fazla uygulanan bina tipleri arasında yer aldı. Yüksek duvarlarla çevrili bahçe ve avlulara sahip olan iç avlulu evlerin ebatları, birçok farklı işlevden dolayı genişledi. İç avlu, iklim koşullarının da uygun olması nedeniyle, havalandırma için uygun bir elemandı [Çavuşoğlu, 2006, s.10]. Zemin kat önemli bir kattı ve bir tarafı daima güneye bakardı. Yola bakan duvar cephesinde giriş kapısı ve küçük, insan gözünün göremeyeceği yükseklikte pencereler bulunurdu (Şekil 11). Yaşam ve özel hayatın gizliliği iç avluya bakacak şekilde tasarlanmıştı. Mutfak, kiler ve tuvalet gibi servis mekanlarının eklenmesiyle, yola dik olan bir kenardan binalar genişlemeye başladı. Ters “L” plan şemasına sahip binalar oluştu. Salon zemin katta iken, üzeri kapalı ve açık plana sahipti [Demi, 1997, s.32].
Şekil 11: Lüzinyan Evi
Venedik hakimiyeti (1489-1571) adada sadece 82 yıl sürmüştür [Yıldız, 1997, s.95]. Ada, ticaret filoları için barınak ve üs olarak kullanıldı. Sanat, medeniyet ve ticaret geriledi. Nüfus göç edince toprakla yeterince uğraşılmadı. 1491, 1542 ve 1547’de gerçekleşen sert depremlerle bir çok bina yıkılmış olsa da tamir edilirken şehir ve binaların yapılarında çok fazla değişiklik yapılmamıştır [Home, 1986, s.140-141].
Venedik yönetiminin zayıf idaresinden dolayı, Kıbrıs Osmanlılar tarafından 1571’de fethedilmişti. Artık Kıbrıs’ta Osmanlı dönemi başlamıştır (1571-1878). Anadolu’dan adaya aktarılan nüfus Kıbrıs adasının küçük olması ve kırsal bölgelerde nüfusun az olması nedeniyle, kentlere değil de kırsal alanlara yerleştirilmiştir. Böylelikle sosyal yapı değişimi meydana geliyordu. Arsa ve konut üzerindeki haklar, tapu ve kadastro kayıtları bu dönemde yapılmıştır.
Osmanlılar için cami önemli bir unsurdu ve binaların yerleşimi camilere göre alınan akslarla belirlenirdi. Osmanlı döneminde anıtsal binalar yerine gösterişsiz, sade binalar inşa ederek, adanın huzur ve korunmasının sağlanması söz konusu olmuştur. Basit planlara sahip evlere iç bahçeden girilmekteydi. Oturma, yeme ve uyuma ihtiyaçlarını, çok amaçlı bir oda olarak kullanılan, günümüzde ise halen sofa olarak adlandırılan, önemini bugüne kadar taşıyan mekanda yapmaktaydılar. Bugün modern Türk evindeki günlük oda için de sofa kelimesi kullanılır. Pişirme aktivitesi iç avluya taşınmıştı. Depolama gibi servis mekanları esas binadan koparılmıştı. Tuvalet de açık alanda yer almaktaydı.
Mahremiyet Osmanlı döneminde planlamayı etkileyen önemli unsurların biri olmuştur. Odalar iç avluya yönlendirilmişti ve dış yaşantıya ise yüksek bahçe duvarları sayesinde kapalıydı [Çavuşoğlu, 2006, s.10]. Pencereler bile dış cephenin en yüksek yerlerine konumlandırılmıştı (Şekil 12).
Şekil 12: Osmanlı Dönemi Konut Örneği (Salvator, 1983, s.23)
Tek katlı binaların iç avluya bakıp, iki katlı binaların zemin katlarının servis bölümü (depo, ahır) olarak kullanılması, Osmanlı döneminin içe dönük yaşantısının kanıtıydı. Avlular; çamaşır yıkama, yemek pişirme, sosyal aktivitelerini yapma ve misafir ağırlama yeriydi. Kısacası Osmanlı halkı için büyük önem taşıyan avluda, yaşam süresinin büyük bir bölümü geçirilmekte ve birçok aktivite gerçekleşmekteydi [Dağlı, 1999, s.66]. Bu dönemde kadınlar günlerini ocakta yemeklerini pişirerek, hayvanlarına bakarak, süt sağarak, ev (bulaşık, tertiplemek) ile bahçe işleriyle uğraşarak ve misafir ağırlayarak geçirirlerdi. Erkeklerde iş dönüşü bahçeleriyle uğraşarak vakit geçirirlerdi.
Tek katlı kırsal Osmanlı evlerinde kullanıcılar, hiçbir estetik kaygısı olmayan, fonksiyonu öne çıkaran tek katlı binalar ürettiler. Avlu ise, bina ile servis mekanlarını birbirine bağlamaya yarıyordu. Avludan sofaya açılan odalar ile binaya geçiş sağlanmaktaydı.
Trodos dağlarının güneydoğu yamacında yer alan Fikardu (Phikardou) köyünde Osmanlı dönemi iki katlı evlerine dair özgün örnekler bulunmaktadır. 1984 yılında yapılan restorasyon çalışmaları nedeniyle, 19. yüzyıl’dan günümüze kadar ulaşabilmiş konut plan örneği tespit edilmiştir (Şekil 13) [Egoumenidou, 1987, s.2-3]. Alt katta depolar, ahır ve üzüm cenderesi, üst katta ise yaşama mekanları bulunmaktadır. Binada hakim rüzgar yönü olan kuzeybatı cephesine küçük pencere boşlukları oluşturmaları [Pashardes, 1995, s.414] ve iç avlularını güney yöne çevirmeleri, o dönemlerde iklime göre tasarımın oluşturulmasının önemini ortaya koymaktadır. Ayrıca aşırı güneş ışınlarından korunmak için de verandalarda dikey saçaklar ve pencerelerde de hareketli pancurlar kullanılmıştır.
Şekil 13: “Achilleas Dimitri” Evi, restorasyon sonrası zemin kat planı
(Egoumenidou ve Floridou, 1987, s. 15)
Osmanlı döneminde alt pencereler kapalı tutuluyor ve ışık ihtiyacını sağlamak içinse uzun tepe pencereleri bulunuyordu. 18. ile 19. yüzyıl başlarında alt pencereler daha yaygın olarak kullanılıp, uzun pencereler şeklinde uygulanmaya başladı. Fonksiyonlarını giderek yitiren tepe pencereleri ise küçülüp, 20. yüzyıl ile yuvarlak veya kare şeklinde tepe penceresi halini aldılar. Cephelerde pencere alanları az, boyutları ise küçüktü [Uluengin, 2000, s.32].
İngiliz döneminde (1878-1930) Osmanlı tarzı yaşam biçimi, kültür ve uğraşlar Kıbrıs halkı tarafından benimsenmiştir. Değişen aktivitelerden dolayı, yeni mekanlar ortaya çıkmıştır. Pencere oranlarındaki farklılıklar, bahsedilen yeni mekanların oluşumu ve dışa dönük yaşama düzeninden sonra değişime uğramıştır. 1:2 oranında dar uzun pencereler üzerinde ışığı içeriye alabilmek için sabit pencereler uygulanmıştır. Ön balkonlu ev tipini sıcak havalarda serinlemek ve sokağı seyretmek için yaygın olarak kullanmışlardır. Bu evlerin arkasında bir de bahçeleri olmaktaydı [Dağlı, 1999, s.47-48]. Kırsal alandaki nüfusun artmasıyla mevcut binalara yapılan tadilat ve eklerle konut gereksinimi sağlanıldı.
1930-1960 yılları arasındaki İngiliz döneminde ise kentleşme hareketi başlıyor. 1946’dan öncesine denk gelen bu dönemde Osmanlı’nın içe dönük yaşam biçimi yerini, dışa açık hayata bırakıyordu.
Böylelikle pencere boyutlarında farklılıklar meydana gelmeye başlamıştır. Herkes kendi evini yöresel, kırsal malzemelere göre uyguluyordu. Kıbrıs köy evleri, bağımsız gelişmeye elverişliydi. Tarım ise önemli bir unsurdu. 1946’dan sonra gelişen teknoloji ile köylerden kentlere yerleşmek isteyen halk, günlük göçlerin sağlanmasıyla göç edememiştir. İngiltere ile ticaretin artması, kullanılan yapı malzemesini değişmesini, teknik elemanın yetiştirilmesini, konutların planlı bir şekilde tasarlanmasına neden olmuştur. Sömürge idaresi tarafından kentlerde nüfusun gereksinimini sağlamak için toplu konutlar inşa edilirdi. Betonarme yapı teknolojisi ise ilk kez İngiliz döneminde uygulanmıştı. Artık malzemenin sağladığı esneklikle farklı yapı formları ve farklı iç tasarım olanağı oluşuyordu. Özellikle pencere boyutları 1:2 ve 1:3’ten genişlemeye başlamıştı. [Dağlı, 1999, s.48].
Binaların dört bir tarafı bahçe ile çevriliydi ve yarı açık verandaları mevcuttu. Bu mekanlarda misafir ağırlarken, oturup dinlenilebilirdi.
Tek katlı İngiliz dönemi evlerinde, avlu içerisinde servis mekanları bulunmaktaydı. Sokaktan sofaya bağlı odalar şeklindeki binaya avludan veya direk olarak bina kapısından da girilebilirdi (Şekil 15). Odalar sofa ile birbirine bağlanıyordu. Pencere ve kapılar genellikle ayni karakterleri taşımaktaydılar.
Şekil 15: Konut
İki katlı evler de ise simetrik bir plan şemasına sahip, orta sofalı binalardır. Arkasında iç avlu bulunmaktadır. Zemin ve üst kat aynı plan şemasına sahiptir. Plan şeması sofaya bağlı odalar şeklinde tasarlanırken, üst katta balkon kullanılıyordu.
Günümüze kadar ulaşabilmiş Kıbrıs geleneksel konut mimarisi, tarihsel süreç boyunca belirtilen ortak özelliklerin oluşumunu kapsamaktadır.
Pervin Abohorlu Doğramacı
Dr. Mimar